Elektronik haberleşme sektöründeki pazar paylarının son durumuna bakıldığında; tekel isletmeciler lehine olan tablonun değişmediği ortadadır.
Düzenleyici kurumun kuruluşundan bu yana geçen 21 yıllık süreye rağmen; imtiyaz sahibi 3 işletmeci ve grup firmalarının pazar payının %95’ten fazlasına, bunların dışındaki; 500’e yakın diger tüm işletmecilerin ise; %5’in altında bir paya sahip olduğu görülmektedir.
Bu durum; 5809 sayılı elektronik haberleşme kanunun amacının ilk cümlesinde belirtilen; Düzenleme ve denetleme yoluyla “Etkin rekabetin tesis edilmesi” olarak belirtilen Kanun koyucunun verdiği en önemli amacın gerçekleşMEDİĞİnin ispatı olan temel göstergedir.
Düzenleme Kurumu 27 Ocak 2020 tarihinde kurulmuştur. geçen 21 yıllık süreye rağmen kanunun verdiği en önemli amacın hemen hemen hiç gerçekleşmemiş olmasının temelinde yatan sebeplerin enine boyuna incelenmesi ve tartışılmasının, sektörün en önemli konusu olduğu ortadadır.
Çünkü millet adına görev veren kanun koyucunun düzenleme Kurumu’na verdiği birinci amaç budur.
Soruları basit sorarak cevap aramakta fayda vardır.
21 yıl geçmesine rağmen kuruluşundaki birinci amacı gerçekleştiremeyen bir kurum bundan sonra bu amacı gerçekleştirebilecek midir?
Gerçekleştirmeyecekse; kanunun 1. Amacı olarak gösterilen Bu amaç kanunundan çıkarılmalıdır.
Çünkü; Kanunla burokrasiye verilen ve başarılı olunamayan görevler; devletimize, yönetime olan güvenimizin kalkmasına sebep olmaktadır.
Esasında “Neden başarılı olunamadı?”, “Nasıl başarılı olunabilirdi?” sorularının cevapları da açık seçik ortadadır.
Yeterki niyet edilsin… işte esas soruda “Kanuna rağmen neden bu niyet oluşmuyor?” sorusudur.
Bu niyeti oluşturmanın en sağlıklı yolu da; devletin imtiyazlı tekel işletmecilerin yönetiminden %100 çekilmesini saglayacak düzenlemelerin yapılmasından, gerektiğinde Kamu paylarının tamamen satılmasından geçtiğini belirtmek isteriz.
Maalesef sektörümüz de bu güne kadar kamu otoritesi; hem takım kaptanlığı hem de maçın hakemliği yaptı.
Böyle oynanan maçın sonucunun ne olacağı zaten ortadayken, 21 yıldır sessiz kalınması ve beklenilmesinin akıl ve mantıkla bağdaşır tarafı da yoktur.
Ayrica elektronik haberleşme sektöründeki çok yüksek oranda ki bu tekel yapının ülkemizin teknolojik gelişme hızını yavaşlattığı gerçeği unutulmamalıdır.
Yavaşlatmasının temel sebebi de; mevcuttaki Tekel işletmecilerin ülke teknolojik gelişmesinin motor gücü olan teknolojik tabanlı katma değerli hizmetleri kendi tekelleri altında toplamalarından kaynaklanmaktadır.
Sonuç olarak; ülkemizdeki elektronik haberleşme sektöründe çok Yüksek hızda gelişmelerin olabilmesi; bankacılık sektöründeki gibi 10’un üzerinde etkin rekabete sahip işletmecinin ortaya çıkmasıyla gerçekleşeceğini belirtmek isteriz.